Melih Cevdet Anday'ın 1975'te yayımlanan Teknenin Ölümü adlı kitabı, şairin yeniden mitolojik kaynaklara yönelişiyle, şiirinin o tarihten sonra akacağı yatağı kalın çizgilerle vurgular. Öte yandan ses ve biçim, dize sonlarındaki açık ve kapalı hecelerde gözetilen titizlik ölçüsünde Melih Cevdet Anday şiirinin değişmez öğesi olarak belirginlik kazanır.
Kitapla aynı adı taşıyan ve yedi dizeli on dokuz bölümden oluşan "Teknenin Ölümü" adlı şiir, kendini, çürümeye terk edilmiş bir tekneyle özdeşleştiren şairin (insanın) "oluş-ölüş-zaman" bağlamında hayatı tartıştığı bir şiir olmanın yanı sıra yarattığı lirizmle de, şiirinde ayrıcalık kazanır. Aynı kitapta yer alan "Troya Önünde Atlar" başlıklı şiir ise gene mitolojik göndermelerle yüklü, Homeros'tan Köroğlu'na "at" üstüne yazılmış tüm şiirleri selamlayan bir destan niteliğindedir. Bu şiiri için de açıklama gereği hisseden Melih Cevdet Anday, "Troya Önünde Atlar için Birkaç Söz" başlığıyla yayımladığı (Varlık, Kasım 1972) yazıda, konuya yönelişini (İda dağına atılarak terk edilen "Paris" hikâyesindeki çelişkilerden yola çıkarak) şu sözlerle gerekçelendirir: "Tanrılar biçtikleri yazgıları, birtakım belirtilerle (bu arada düşlerle) duyuruyorlardı; konumuzda tanrı sözcüsü kâhinin yorumuna inanılması, gerçekte tanrıların yargısına uyulması gerektiğini gösterdiği halde, nasıl oluyor da ölümlü Priamos'un alacağı korunma önlemi ile bu yazgıdan sıyrılınabileceğine güveniliyordu? Tanrının saltık istencine inanç ile, bu isteğin alt edilebileceği görüşü bir arada bulunabilir miydi?"
Şiirde, Hintçe orijinaliyle yer alan Budizmin temel ilkelerinden "Her şeyin süresi göz kırpmak kadar kısadır" yargısı, "Troya Önünde Atlar"ın tartıştığı konulara tuttuğu ışık kadar, şairin daha sonraki yönelişinin de ipuçlarını barındıran bir anahtar niteliğindedir.