Dış uzaylara ve geleceğe yolculuk temalarının kısırlığından kurtulamayan klasik bilim-kurgunun, giderek bir teknoloji tapınmasına dönüşüp, verili dünyayı sorgulamadığını öne süren Ballard, alternatif bir bilim-kurgu yaratmaya çalışan yazarlardan... Geleceğin Şimdi’de yaşadığını ve “asıl yabancı gezegenin dünyamız olduğunu” belirterek bizleri “iç yolculuklara” çağırıyor...
Sınırsız Rüyalar Diyarı’nda ise tam bir sınırsızlık söz konusudur. Televizyonun karşısında sınırlı hayatlar yaşayan insanların rüyalarıyla yaşadıkları hayatlar arasında büyük bir uçurum olduğu gösterilerek, onların yavaş yavaş kendi sınırlarını aşmaları anlatılır. Kendi rüyasında yaşamaya başlayan düzen kaçkını Blake’in düşleyip, tropikal bir cennete dönüştürdüğü kasabanın sakinleri, kendilerini arzularının sınırsızlığına bırakırlar... İnsanların uçabildiği; kuşa, balığa ve memeli hayvanlara dönüşebildiği; çalışmaktan vazgeçtiği; bankaların kasalarındaki paraları dağıtmak istediği; kısacası, zihinlerin ve bedenlerin ruhlara koyduğu bütün sınırlamaların yok olduğu bir rüya yolculuğudur anlatılan...
Bütün cinsel arzuların serbestçe yaşandığı, herkesin çok cinsiyetli bir hayat sürdürebildiği; “bu dünyanın ahlaksızlıklarının öbür dünyada erdemlilik sayılabileceğini” düşündüğü bir tür cinsel ütopya
betimlenir romanda.
Hâlâ rüyaları olanlar için...
“Fikir son derece özgün, aynı zamanda tüm insanlığın rüyası olacak kadar da temel. Duygulandırıcı, heyecan verici, incelikle yazılmış bir yapıt.”
Anthony Burgess
“Dikkate değer bir yaratım, rüya ve arzunun egzotik evrenine doğru bir kanatlanış... yoğun, erotik ve sihirli, büyük bir keyifle okunuyor.”
New York Times Book Review