Buraya niçin mi geldim? İnsandan, toplumdan yıldığım, korktuğum, kaçtığım için değil. Tükendiğime inandığım için hiç değil. Belki de yeniden başlamak, yeniden doğup yaşamak, büyüyüp yaşlanmak için... Gerilere doğru daha bilinçli bakıp tadını çıkarabilmek için...”
Sarı Yazma, otobiyografik bir roman ama anlatılan aslında bir kuşağın öyküsü. Keskin toplumsal çelişkilerden kaynaklanan hoyrat bir iklimin yıprattığı, kırıp döktüğü bir kuşak bu.
Rıfat Ilgaz’ın, mücadelelerle geçen uzun yılların sonunda, yorgun ama inançlı bir yürekle ve her şeye yeniden başlamak kararlılığıyla doğduğu kente, Cide’ye dönüşüyle başlar Sarı Yazma. Yazar, yaşamının bu dönemecinde tüm geçmişiyle içten bir hesaplaşma yaşarken duru bir anlatımla dirençli ve umutlu bir son sunar.
Rıfat Ilgaz’ın kendi yaşamı ekseninde, Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’ndan 1950’li yıllara kadarki politik yapısını ve edebiyat dünyasını anlattığı Sarı Yazma, aynı zamanda savaş karanlığındaki 1940 Kuşağı toplumcu gerçekçi aydınlarının mücadele dolu öyküsüdür.