O VE BEN
Necip Fazılın O ve Beni bitmemiş bir serüvenin hikâyesidir. Bir Allah dostunun şefkat ve mahviyet ummanında boğularak yeniden dirilen genç ve büyük şairin bu ummanda son nefesine kadar kulaç atmaktan geri durmayacağının ama bunun böyle de gitmeyeceğinin apayrı bir şiiridir,O ve Ben. Tüm varlığını inkâra da varsa, aşkın hakkını veren bir şairin şiiridir
Belki gözyaşları içinde tamamladığı şu satırlarla bitmemiş bir serüvenin bile iddiasını taşımayan bir şiir:Güya seni yazdım (
) Soluk bir kumaş üzerinde hareli lekeler güneşi ne kadar gösterebilirse, bu kargacık, burgacıklar da seni o derecede anlatabilir. Sonra bu serüveni diğerlerinden ayıran, onu biricikleştiren ve bizi de can kuşumuzdan yakalayan ifadelerle abideleşen bir şiir: Aç bana Kapıyı, artık aç!... Allahtan izin iste ve ardına kadar aç!...
O ve Ben ,bir müridin mürşidine bakışıdır: müridane bir bakıştır bu içerikten daha ziyade kitabın bizatihi üstadı Adulhakim Arvasi hazretlerini anlatıyor olması dolayısıyla Necip Fazılın esere verdiği kıymet de tam anlamı ile müridanedir. Bu eser, dünyaya gelişimden bu güne kadar en hususi renkleri, çizgileri ve sesleriyle hayatımın hikâyesi ve asıl Onu tanıdıktan sonra manasını anlamaya başladığım vücut hikmetinin bende tecelli eden yakıcı ifadesidir. Bu bakımdan kendilerini görünceye kadar malik olabildiğim bir buçuk esere nispetle bugün 60 cildi aşan ve hepsini birden onura borçlu bildiğim eserler arasında, şimdikinin başköşeye oturtulması lazım ve en mahrem iç ve dış iklimlere doğru bir belirtiş olarak takdim ederim. İfadeleri bunu gösterir.
O ve Ben her şeyini inandığı idealler için feda etmiş bir büyük mütefekkirin, damarından kalemine kan çekerek yetişmesine uğraştığı bir nesil için en mahrem ve en hususi kalması gereken bir yönünü, seslerin, sözlerin, işaretlerin ardındaki sırlı dünyasını paylaşma çabası
Tam da Yunus gibi:Ballar balını buldum/ Kovanım yağma olsun dercesine