Darwin, oğlu Francis'e bir gün şöyle der: "Tavus kuşu kuyruğunun üzerindeki tüyler, her gördüğümde beni hasta ediyor." Tavus kuşunun tüyleri yararsız görünmektedir ve aynı zamanda bu tüyler tavus kuşunun hayatta kalabilmesini zorlaştırmakta ve bu durum doğal seçilime ters görünmektedir. Öyle bir mekanizma olmalı ki bu tüylerin evrimsel süreçteki varlığını açıklayabilsin. İşte Darwin bu noktada, eş seçimine dayalı olan bu mekanizmayı çözdü ve adına "eşeysel seçilim" dedi. Peki, evrimsel süreçte, özellikle insanlarda eş seçimi nasıl gerçekleşti?
Aşk, insanlara özgü bir yetenektir. Freud, aşkın kökenini çocukluğa dayandırır. Çocuklukta edindiğimiz deneyimlerin yok olmadığını ve bilinçaltında durduğunu söyler. Romantik imgemizin de çocukluk çağında oluşarak aşk ile bilinçaltında ortaya çıkmayı beklediğini ileri sürer. Peki, aşk, insanın eşeysel evriminin bir mekanizması olabilir mi? İnsan evrimine psikanalitik bakışla bakarsak karşımıza neler çıkar? Eğer Charles Darwin'in "eşeysel seçimi" ve Sigmund Freud'un "bilinçaltı kuramı" ile ilgileniyorsanız 'aşk'ın insan evriminde olası bir mekanizma olacağını siz de görebilirsiniz. Hatta 'aşk'ın bu evrimsel mekanizmasını formüle bile edebilirsiniz.
Sigmund Freud'un "kara kıta" dediği kadının ruhsal dünyasına girmek ve bu ruhsal dünyayı çözümlemek kuşkusuz zor. Ancak bu ruhsal dünyayı Freud zaten büyük ölçüde çözmüştü. Bu kitap "kara kıta"ya tutulmuş bir ışıktır.
Eş seçiminde aşk, evrimsel bir mekanizma ise bu mekanizma nasıl çalışmaktadır? Bu mekanizmanın bilinçaltında yatan nedenleri nelerdir? Oedipus karmaşası bu mekanizmanın neresinde durmaktadır? Penis kıskançlığı kadın ve erkeği bir araya nasıl getirir? Eş seçiminde hangi özellikler çekici bulunmaktadır? Bu özelliklerin seçiminde rol oynayan genetik ve bilinçaltı nedenler nelerdir? Genleri bencil olanlar mı seçilmektedir? Aşk, kadının erkekten öç almasının bir aracı mıdır? Bunun gibi birçok sorunun yanıtını bu kitapta sağlam kaynaklara dayandırılmış biçimde bulabilirsiniz.