Şu soruyla başlar kitap; "Cennet Bahçesi'nde Adem, Havva, Tanrı ve yılan İbranice mi, Flamanca mı, Fransızca mı yoksa İsveççe mi Konuşurlar?" ve dilin kökeni üzerine yapılan tartışmaların 19. yüzyılda ne türden bir "ırkçılık"a doğru uzandığını göstermek ister.
Ari ve Sami olarak adlandırılacak iki dil ailesinin icadı, aynı zamanda, bu dillerin kültür evrenlerine dahil olan halklarında, kendi aralarında, üstün ya da aşağılık olarak sınıflandırılmasına varacaktır. Uygarlık, hareketlilik, yaratıcılık, Arilere atfedilecek, Samilerin payına ise kımıltısızlık ve muhafazakarlık düşecektir.
17. yüzyıldan 19. yüzyıla uzanan bu inceleme, ilahiyatçıların, filologların, sözcüğün en basit anlamıyla "nasıl yanıldıklarını" gösterirken, bu yanlışın bizi nerelere götürmüş olduğunu da, bu kitabın önsözünü yazan Jean-Pierre Vernant söyler: "...toplama kamplarının gölgesinin yansıdığı ve fırınlardan dumanların yükseldiğini bugün nasıl görmeyebiliriz?" Dinselliğin ve mitin, insan ve toplum bilimlerinin akılcı söylemlerine, en azından 19. yüzyılda, nasıl içten içe işlediğini görmek isteyenlere, bu coğrafyada bir zamanlar sorulmuş soruların da nerelerden kaynaklandığını gösteren bir kitap.