Maçtan çıktık. Musa, fır fır öttürüp bize yol açıyor.
Düzlüğe çıkınca,
-Arabaya binelim dedi.
Binelim binmesine, ama nasıl bineceğiz? Ben diyeyim
beşyüz kişi, siz deyin bin kişi, araba, otobüs bekliyor.
Bir boş araba geldi mi, yüz kişi birden koşuyor.
-Bize iki günde sıra gelmez.
Musa,
-Sen dur! Dedi.
Önümüzden bir taksi gerçekten, cebinden düdüğü çıkarıp
fıır fıır öttürdü. Düdüğü öttürmesine, hızla giden taksi
döndü, geldi önümüzde durdu. Biz taksiye bindik. İşin
şaşılacak yanı, boş arabaya saldırmadı. Arabada,
-Ulan Musa, yoksa sen trafik müdürü mü oldun? Dedim.
Parmağını dudağına götürüp "sus" işareti yaptı.
Nişantaşıda taksiden indik. Musa cüzdana davrandı.
Şoför:
-Ayağını öpeyim, para istemez kurban olayım... Para
almadı.
-Şoför tanıdık mı? Dedim.
- Yoo..dedi.
-Ulan Musa, yoksa sen polis müdürü mü oldun?