“Dağ başlarında hırçın hırçın akar gelir, yüreğime oturur sızısı. Fuzuli’yi, Baki’yi, Tevfik Fikret’i saran edebi sis bu sızıyla birleşip sarar etrafımı. İşte o an ‘ Tamam, işte şimdi yazma zamanı geldi.’diye haykırır gönlümden bir ses. Haykırışlar katlanılmaz hale gelince kalemle buluşurum. Kimi mi anlatırım? Seni, onu ya da bir başkasını; kısaca sesi sesine değmiş herkese anlatırım. Onların mutluluklarını, elemlerini, tasavvurlarını, umutlarını…” diyen şair bu eserinde sevda yolcularının umutlarını, yalnızlığı yeni bir çağrışım oluşturacak manada ele almıştır. Eseri okuyan her kişi eminiz ki kendi eteklerinde sararmış yaprakları gâh tebessüm ederek gâh hüzünlenerek anımsayacaktır.